Geçmişte işletme yönetimi başlığı altında yönetim kavramını çokça tekrar ettik hemen hemen her bir derste yönetim kavramının tanımını yaptık yönetimin ne olduğundan bahsettik unsurlarını ele aldık stratejik yönetimin ilk dersinde de strateji kavramını ele aldık ve şimdi sıra geldi stratejik yönetimin tanımını yapmaya.
Çünkü stratejinin tanımı ile yönetimin tanımını bu derste birleştiriyor olacağız.
İşletme yönetimi derslerini takip eden bir öğrencim için bu tanım hiç de yabancı gelmeyecektir.
Stratejik yönetim:
"işletmenin uzun dönemde yaşamını devam ettirebilmek, ona sürdürülebilir rekabet üstünlüğü ve dolayısı ile ortalama kâr üzerinde getiri sağlayabilmek amacıyla, eldeki üretim kaynaklarının (doğal kaynaklar, insan kaynakları, sermaye, altyapı, hammadde, vs.) etkili ve verimli olarak kullanılması" olarak tanımlanabilir (1).
Derslerimi takip eden biri far edecek ki biz bunları önceki derslerde de çokça zikretmiştik.
Yukarıda stratejik yönetimin tanımını verdik. Bir de yönetim sürecinin tanımına bakalım:
İşletmelerin çevresel unsurları ve rakiplerin davranışlarını göz önünde bulundurarak Beşeri ve beşeri olmayan kaynaklarını amaçları doğrultusunda etkili ve etkin bir biçimde planladığı örgütle diye yönelttiği koordine ve kontrol ettiği süreçtir.
Gördüğünüz üzere çok ilintili kavramlar.
O nedenle;
Burada da her zaman bahsettiğim gibi yeri gelmişken vurgulamak isterim her ders birbiri ile içi içe. O nedenle dersleri bu ilişki çerçevesinde ele alan bir öğrencim kesinlikle alan hakimiyetini ele alacaktır ve unutmanda kolay kolay mümkün olmayacaktır.
Kaynak:
1. İşletmelerde Stratejik Yönetim, Hayri Ülgen, S. Kadri Mirze, Beta Yayınları
Şimdi sıra geldi stratejik yönetimle çok yakından ilgili olan "Oyun Teorisi" ni ele almaya.
Muhtemeldir ki bir çok yerde "Game Theory" adını bugüne kadar bir çok defa duymuşsunuzdur.
Bu teoride rekabet altında karar alma durumu söz konusudur. Bu nedenle oyun teorisine karar alma teorisi de denilebilir. Bu teori nasıl karar verilmesi gerekliliği üzerine inceleme yapmaktadır. (Davis, 1997: 3)
“Rakiplerin hangi davranışı seçeceği bilinmeden, olumlu hareket kararları alabilmek için en rasyonel davranış ne olmalıdır?” sorusu kuramın ortaya çıkmasına neden olmuştur.
Bu durumu bizde hikayeleştirerek konunun anlaşılmasını kolaylaştıralım;
Varsayalım ki seninle karşılıklı satranç oynuyoruz. Benim alacağım hamle kararını, senin alacağın karar çok etkiliyor. Yani ben senin bir sonraki hamleni tahmin ederek bir hamle yapmak zorundayım.
Ne demiştik yönetimin tanımında;
İşletmelerin çevresel unsurları ve rakiplerin davranışlarını göz önünde bulundurarak beşeri ve beşeri olmayan kaynaklarını, amaçları doğrultusunda etkili ve etkin bir biçimde planladığı örgütle diye yönelttiği koordine ve kontrol ettiği süreçtir.
İşte rekabet altında karar almak ta aynen bu şekildedir. Ben rakiplerime rağmen bir karar alırken rakiplerin hangi davranışı seçeceğinden emin değilim. Bu nedenledir ki; "olumlu hareket kararları alabilmek için en rasyonel hangi davranışı sergilemeliyim?" sorusundan bu kuram ortaya çıkmaktadır.
Bu teoride oyuncular arasında karşılıklı strateji düzenlemesi ve dengelemesi “Nash dengesi” olarak bilinmektedir.
Nash dengesi kavramını da bir açalım;
Her oyuncunun (oyuncu sayısı iki veya çok daha fazla olabilir) rakibin stratejilerine karşı kendi stratejisini belirlediği bir ortamda artık kimse yeni bir strateji üretme ihtiyacı duymamaktadır. Bu anda bir denge oluşmuştur. İşte bu duruma biz "Nash Dengesi" diyoruz.
Yani;
Nash dengesi, her oyuncunun karşısındaki oyuncuları düşünerek kendi açısından en iyi stratejiyi belirlemesi ile yakalanacak ve bu denge yakalandıktan sonra hiçbir oyuncu stratejilerini değiştirmeyecektir...
Bir oyuncunun “Diğer stratejileri ve olası durumları değerlendirdiğimde mevcut stratejimi değiştirmek bana fayda sağlayacak mı?” sorusuna “evet” cevabını verdiği an denge bozulacak ve Nash dengesi olmayan bir durum ortaya çıkacaktır. Serbest piyasalarda denge bu şekilde bozulmaktadır. Stratejik açıdan dengeyi bozan taraf bunu rekabet avantajı doğrultusunda yapmaktadır; bunun anahtarları da sonraki bölümlerde ele alınacak olan “rekabet stratejileri” nde saklıdır.
Yani Nash dengesinin oluşması ve süreklilik arz etmesi çok sayıda rakibin olduğu pazarlarda öyle kolay değildir. Daha çok işletmenin tekel olduğu monopol ve az sayıda rakibin bulunduğu oligopol pazarlarda bu denge daha kolay sağlanmaktadır.
Ekonomi biliminin temelleri Nash dengesi tanımlamasından sonra değişmiştir.
Ekonominin babası olarak görülen Adam Smith’in maksimizasyon fikrine göre;
“Her insan kendi çıkarını düşünür ve ona göre hareket ederse toplum refahı da aynı şekilde artar”
Bu Tanım Nash’den sonra
“Her insan hem kendi çıkarını hem de ait olduğu grubun menfaatlerini düşünür ve ona göre hareket ederse toplam refah artar” şeklinde yenilenmiştir.
İlk tanım bir maksimizasyon içerirken, ikinci tanım maksimum fayda değil tatmin edici “optimum” fayda çıktısını kastetmektedir.
Birinci Evre:
Stratejik yönetim tarihin eski dönemlerinde siyasi ve askeri meselelere yönelik felsefi bir bakış açısı olarak ortaya çıkmaktadır.
İkinci Evre:
Yıl 1960 lara geldiğinde ise firma davranışlarının açıklanması ve ideal davranışların tanımlanması için akademik bir çalışma alanı olarak ortaya çıkmıştır.
Üçüncü Evre:
Chandler ile strateji-yapı doğrusalında bir süreç olarak başlaması. Chandler'ın çalışmaları öncelikle büyük işletmelerin büyümeye uyum sağlamak için nasıl yeni idari yapılar geliştirdiğine ve stratejik değişimin yapısal değişime nasıl yol açtığına odaklanmıştır (Chandler, 1962, pp. 13-14)
Dördüncü Evre:
Ansoff tarafından faaliyet alanının belirlenmesi üzerinden bir karar verme süreci boyutunda ele alınması.
Ansoff, ana odağın, "firmanın ne tür bir işte yer alması gerektiğine ilişkin kararlar" olarak tanımlanan stratejik kararlar olduğunu açıklamaktadır.
Beşinci Evre:
Andrews tarafından daha genel (kurum stratejisi) olarak ifade edilerek karar alma süreci, formülasyon ve uygulama aşamaları ile formelleştirilmesi.
Andrews stratejiyi “şirketin hangi işte olduğunu veya hangi işin içinde olacağını ve işin türünü tanımlayacak şekilde ifade edilen, hedeflerin, amaçların veya hedeflerin ve bu hedeflere ulaşmak için ana politika ve planların modeli” olarak tanımlamaktadırlar.
Ayrıca, kurumsal stratejinin birbiriyle ilişkili, ancak pratikte birbirinden faklı iki yönden oluştuğunu öne sürmektedirler. Bunlardan biri formülasyon diğeri ise uygulamadır.
Altıncı Evre:
80'li yıllara doğru ise "dış çevre" yönelimli bir evrim, strateji tanımlarında göze çarpmaktadır
İlgili dönem içerisinde 1979, 1980, ve 1985 yıllarında alana yaptığı katkılarla Porter, adını ön plana çıkarmıştır (Porter, 1979; Porter, 1980; Porter, 1985). Porter, gerçekleştirdiği bu çalışmalar ile bir endüstrinin yapısını anlamada kullanılabilecek ve bir endüstrinin çekiciliğini değerlendirmek ve rakip analizini kolaylaştırmak için yararlı bir analitik araç olan bir çerçeveyi ortaya çıkarmakta ve odağı çevre ve firma ilişkisine yönlendirmektedir (Porter, 1980). Böylece 1970'lerin sonlarına doğru ve 1980'lerde başarının anahtarlarının aranması, endüstri yapısı üzerine yapılan araştırmaların olağanüstü hale gelmesiyle birlikte dış çevreye yönelmiştir (Porter, 1980).
Yedinci Evre:
Daha sonra endüstriyel organizasyon kuramı ile endüstri yapısı- strateji-performans düzleminde ele alınan stratejik yönetim süreci dışsal faktörleri de hesaba katan bir anlayışa bürünmüştür.
Porter'ın 5 güç modeli ve Porteri'ın Jenerik Rekabet Stratejileri bu döneme damgasını vurmaktadır.
Sekizinci Evre:
Örgütsel iktisattaki iki araştırma akımı olan Vekalet Kuramı (Jensen & Mecling, 1976) ve İşlem Maliyeti Kuramı (Wlliamson, 1975, 1985), başarı faktörlerinin arayışında odağı hem iç hem de dış yönleri ele alan daha orta bir konuma kaydırmıştır. Vekalet kuramı, aktörler arasındaki sözleşmeye dayalı ilişkiyi ve işlem maliyeti kuramı da firmalar ve piyasalar arasındaki ilişkileri analiz etmek için kurumsal kara kutuyu açtıklarından, sarkaç metaforunda makro-mikro sarkacın orta noktasına doğru yerleştirilmişlerdir (Hoskisson, et al., 1999, p. 420).
Dokuzuncu Evre:
Kaynak Temelli Yaklaşım’ın ortaya çıkması ile odak noktası, firma kaynakları ile performans arasındaki ilişkiye yönelmiştir.
Onuncu Evre:
Kurumsal Kuram ile birlikte sadece mekanik faktörler değil, toplumların sahip olduğu kurumlarında işletme stratejileri üzerinde etkilerinin olduğu öne sürülmüştür.
Özetle: Erken dönem çalışmalarda firma-merkezli açıklamalar ön plandayken 1980'lerde çevre-merkezli açıklamalar ortaya çıkmış, 1990'larda tekrar firma-merkezli incelemelere dönülmüştür. Fakat eski sosyalist devletlerin yavaş yavaş serbest piyasa ekonomisine geçişleri ve küresel piyasalarla entegrasyonları sonucu 2000'li yıllardan itibaren tekrar çevre merkezli açıklamalar görülmeye başlanmıştır.
Telif Hakkı © 2020 WWW - Tüm Hakları Saklıdır.
GoDaddy Web Sitesi Mimarı İmzalı
Web sitesi trafiğini analiz etmek ve web sitesi deneyiminizi optimize etmek amacıyla çerezler kullanıyoruz. Çerez kullanımımızı kabul ettiğinizde, verileriniz tüm diğer kullanıcı verileriyle birlikte derlenir.